Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.

Hikayeler

12/02/2008 Eşek Şakaları

Bu günlerde biraz halsizim. Geçen sabah saat 10 civarında salondaki pencerenin önünde duran koltuğa şöyle bir uzanmıştım. Biraz gözüm dalmış, kestirmişim. İnanmazsınız, gözümü açtığımda neredeyse akşam olmuş hava kararmaya başlamıştı. Mama kabı çok uzakta görünüyordu. O an için tuvalete gitmek, çişimi tutmaktan daha zor geldi. Tam başımı kaldırıp, ne yapsam diye düşünüyordum ki bunun bed sesini duydum. Meğer koltuğun dibine kadar gelip arkama dolanmış:

- Ne bakıyorsun, sinek mi gördün tavanda?

Bir yandan ters yattığım için sağ kolum uyuşmuş, bir yandan çişim var. Avanakça esprileri kaldıracak durumda değilim. Hiç muhatap olmadan hemen yere atlayıp içeri odaya geçtim. Benden yüz bulamadı ya, bu sefer Zeytin’in peşinde dolanmaya başladı. Yazık, Zeytin’in de aklı bundan fazla değil, hemen inandı, düştü bunun arkasına. Ben de şunları seyredip sinirim bozulmasın diye düşünerek çişimi yapmaya gittim. Geri dönünce odanın içine girmeden, eşikte beklemeye başladım.

Zeytin’i kucağına almış bir şeyler anlatıyordu. Biraz yanlarına gelince ne göreyim: Bir elinde mama diğer elinde Zeytin. Zeytin mama yerken mırıldanıyor. Bu da “kızım, yemek yerken konuşma” diyerek onun kulağını çekiyor. Zeytin, her normal canlı gibi, yemek yerken birisinin onun kulağını çekmesinden rahatsız oluyor. Başını çevirip kulağını kurtardıktan sonra yalanmaya başlıyor. Bu sefer bizimki “yemek yerken ağzını şapırdatma” deyip yeniden Zeytin’in kulağını tutuyor. Zeytin sinirlendikçe bu gülme krizine giriyor. Bir kaç dakika bu tiyatroyu izledikten sonra Zeytin’in tırnak çıkarmasını beklemenin bir işe yaramayacağını anladım. Duvarın dibinden koltuğa kadar yürüyüp arkalarına geldim. En son bizimkinin elindeki kurulama bezini Zeytin’in başına dolayıp “bundan sonra balkona türbanla çık, saçların görünmesin” dediğini hatırlıyorum. O sırada kendimi kaybetmişim.

Kendime geldiğimde çene kemiğimde bir sızı ile ağzımda farklı bir tat vardı. Zeytin televizyonun üzerinden şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Ne olduğunu anlamamıştım, bizimki ortalarda yoktu. Daha sonra koltuktan banyoya doğru ilerleyen kırmızı damlalar gördüm. Banyonun kapısı kilitliydi. Kulağımı kapıya yaslayınca banyonun içinde, cep telefonu ile konuştuğunu anladım.

- Biz Zeytin’le oynuyorduk, bu da arkamdaymış, herhalde fark etmeden ayağına bastım.

- .....

- Yok çıkmasına çıkarım da biraz siniri yatışsın, hem soğuk su elime iyi geldi, banyoda bir süre daha kalayım. Zaten klozetin üstündeki fayansları sayıyordum.

Banyo kapısını karşıdan görecek biçimde, gardrobun üstüne çıktım. Bizimki, birkaç dakika sonra, fayansları sayıp bitirince, banyonun kapısını hafifçe aralayıp dışarı çıktı. Ayaklarının ucunda içeri doğru yürümeye başladı. O sırada barışçıl bir ifade ile hafifçe miyavladım. Hemen koşarak mutfağa gitti. On saniye sonra elinde yaş mama ile döndü.

“Öfkeyle kalkan zararla oturur” diye kim söylemişse yalan söylemiş. Ne zaman öfkeme yenilsem, huzur buluyorum şu evde. Neyse. Anlatırken bile yoruldum. Mamamı yedikten sonra dinlenmeye çekilirim.
Burak Kaya
editor@minikpati.com

Tüm Hikayeler