Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.

Pati Dostları

Okan Törün ve Terapi Köpeği Daisy (13/02/2009)


Türkiye’de henüz tam olarak bilinmeyen “Terapi Köpeği” kavramını Okan Bey ile sohbetimiz sayesinde daha fazla tanıma imkânı bulduk. Okan Bey, köpeği Daisy’nin spastik çocuklara ve yaşlılara vereceği pozitif enerjiyle onlara daha çok yardımcı olabileceğini düşünmüş. Ülkemizde bunu uygulayan resmi bir yer bulamayınca soluğu Amerika’da almış. Okan Törün, 1964 İstanbul doğumlu, İktisat fakültesi mezunu. Yaklaşık 10 yıldır Amerika / Miami’de yaşıyor. Uzun yıllardır kozmetik işi ile uğraşıyor.
 



Hayvanlarla iletişiminiz ne zaman başladı?

Doğduğum ev müstakil, bahçeli ve büyük bir evdi. Bahçede çok sayıda hayvana baktık, tavuklar, ördekler, kediler, kazlar, köpekler vs. Kısaca doğduğumdan beri hayvanların içerisindeyim diyebilirim.

Daisy ile nasıl tanıştınız, biraz ondan bahseder misiniz?

Eski eşimin önceleri hayvanlarla arası çok iyi değildi, daha doğrusu evde titiz biriydi. Sigarayı bırakırsam bir köpek alabileceğimizi söyledi. Derhal sigarayı bıraktım ve sekiz yıl ağzıma hiç sürmedim. O sırada araştırıyordum, bir tane Golden cinsi köpek istiyordum. Daisy’nin anne ve babası Macaristan doğumlu, şampiyon köpeklerdir. Onların sahipleri ile iletişime geçtik ve Daisy’nin doğmasını bekledik. Doğumda ben de oradaydım ve Daisy daha annesinin karnından çıktığı anda onu elime almıştım. O anda onun bizimle yaşayacağını hissetmiştim. İşte kızımla böyle tanıştım.

Daisy 1999 doğumlu. Onu tek kelime ile tanımlıyorum, eğer konuşabilseydi insan diye aramızda gezebilirdi. Daisy, son derece itaatkârdır. Bunun yanı sıra ne zaman durup ne zaman harekete geçeceğini daha eğitim almadan öğrenen bir köpekti. Küçüklüğünde bir iki ufak yaramazlığının dışında (ki bunlar bize yaptığı protestolardı) hiçbir yaramazlığı olmadı. Asla bir yerleri kemirmedi, bizleri rahatsız etmedi. Bir gün içerisinde çiş ve kaka eğitimi aldı. Evde her zaman bir birey gibi davrandı.

Daisy, son derece uyumlu ve akıllı bir köpek. Benimle birlikte en kalabalık caddede dolaşırken, tasmasız dahi olsa, etraftan gelen tüm ataklara karşın benimle sonuna kadar yürüyebilir. Ona trafik ışıklarının sıralamasını öğrettim. Kırmızıda bekler, yeşilde karşıdan karşıya geçer. Çok yumuşak huylu ve sakindir. İnsanlara karşı son derece sosyal ve sevgi doludur.
 


Benim Daisy ile ilgili en başından beri planlarım vardı. Onun terapi köpeği olmasını ve insanlara yardım etmesini istiyordum. Daisy’nin koku alma duyusu müthiştir. Bugüne kadar birçok köpek tanıdım, fakat benim köpeğim bu konuda gerçekten çok üstün. Onunla bir oyunumuz var, “sakla, bul, getir”. Tenis topunu nereye saklarsanız saklayın, anında bulur. Sahilde yaptığımız düzenli yürüyüşlerde Polis Akademisinde görevli bir polis şefi, Daisy’nin bu özelliğini keşfetmiş ve yaklaşık altı ay boyunca onun narkotik köpeği olması için ısrar etmişti. Fakat ben Daisy’nin terapi köpeği olmasını istiyordum.

Böyle bir şey nereden aklınıza geldi?

Doğduğum evin hemen yanında Ömer Sabancı Spastik Çocuklar Rehabilitasyon Merkezi vardı. O çocukların gidiş gelişlerini, gelişmelerini, oyunlarını izler, onlar için bir şeyler yapmak isterdim. Türkiye’de bu konuda ne yapabilirim diye araştırmaya başladım, spastik çocuk merkezlerine gittim. Terapi köpekleri ile ilgili birçok şey okumuştum ve bu merkezlerde onlara yardımcı olabileceğimi düşündüm.

Terapi köpeği nedir?

Öncelikle üzülerek şunu söylemem gerekir ki Türkiye’de maalesef bu konu hakkında herhangi resmi bir çalışma yok. Ancak Amerika’ya gittiğimde bu konuda inanılmaz fırsatlar yakaladım. Amerika’da yaşayan insanların çok büyük bir kısmı zaten köpek sahibi ve hayvanları seviyor, değer veriyor. Köpeklerin insanın üzerindeki negatif enerjiyi aldıklarını ve insana hayat verdiklerini biliyorlar. Dolayısı ile yaşlılar evinde, hastanelerde ya da spastik çocukların gittiği özel okullarda, köpeklerin ne kadar faydalı olabileceğinin bilincindeler. Bu konuya önem veriyorlar. Faal terapi köpekleri şu anda Amerika’da çok güzel bir örgütlenme içerisindeler. Amerika ve İngiltere’nin özellikle bu konuda çok ileri çalışmaları var.

Terapi köpekleri spastik, özürlü çocuklar ve yaşlılar olmak üzere iki grup için çalışmaktadır. Yaşlılar için olan terapi köpekleri daha sakin, daha yumuşak cinsler oluyor. Çocuklar için terapilerde kullanılan köpeklerin biraz daha enerjik, biraz daha çocuk dilinden anlayabilen, onların yapabileceği ters hareketlere karşı temkinli bir köpek olması gerekiyor.
 


(Bana Amerika'da yasak mekan yok !!!)

Terapi köpekleri şu anda Amerika’da ve Avrupa’da tüm hastanelerde faal olarak işlerine devam ediyorlar ve devletten belli bir yardım, yani maaş alıyorlar. Daisy, Miami’de yaşıyor, onun da devletten aldığı bir maaş var. Bir programı var, biz ona uyuyoruz ve düzenli olarak hastalarını ziyaret ediyoruz. Daisy bu işi yapmaktan büyük keyif alıyor. Yaşlıların odalarını tek tek ziyaret ediyor, onlarla birlikte odalarında vakit geçiriyor.

Çocuklar çok daha farklı. Onların oyun odaları var. Daisy’nin de çok sevdiği binlerce top, binlerce halka, binlerce oyuncak. Daisy burada çocuklarla bir odada kalıyor ve onlarla oyunlar oynuyor. Bazen “tut – getir” oynuyorlar, bazen “kovalamaca – yakalamaca” oynuyorlar. Biri kulağından tutuyor, biri kuyruğundan, biri patisinden tutuyor, biri kaldırıyor, biri üzerine atlıyor. Benim akıllı kızım hiçbir tepki vermeden onlar ne derse yapıyor ve kendisi de çok eğleniyor.

Daisy ne gibi bir eğitim gördü, eğitim süreci nasıl geçti?

Köpek hayatınızın her saniyesinde eğitilebilir, önce bunu söylemek gerek. Eğitim sadece belli dönemlerde olur düşüncesi yanlış bir düşüncedir. Köpeğinizi bir kafede ya da bir restoranda, yürüyüş esnasında ya da oyun oynarken eğitebilirsiniz. Daisy yaklaşık altı aylıkken klasik eğitim aldı, yani temel itaat eğitimleri. Bunlar birkaç hafta sürdü. Daha sonra çiftlikte özel bir hocadan yaklaşık bir ay terapi eğitimi aldı. Bu eğitimden sonra ben de uzun süre Daisy ile çalıştım ve bu eğitimi geliştirdim. Bu konuda bulabildiğim bütün dergileri, kitapları, makaleleri okudum ve uyguladım.
 


(Çok ter döktüm bunun için…)

Daisy öğrenmeye çok meraklı bir köpek, dolayısıyla eğitimlerden çok keyif aldı. Bugün bana ne öğreteceksin şeklinde karşıma oturup gözümün içine baktığını çok gördüm. Eğitim onun için bir oyun. Bu eğitimler bittikten sonra Amerika’da terapi köpeği olabilmek için belli bir sınavdan geçmek gerekiyor.

Miami’de tüm barınakların bağlı bulunduğu bir organizasyon var, burayı belediye işletiyor. Burada köpekleri sahiplendirmeye çalışıyorlar. Bu topluluğun aynı zamanda spastik çocuklara, özürlü çocuklara ve yaşlı bakım evlerine hizmet veren bir terapi köpeği gönüllü grubu var. Burada terapi gönüllüsü olmak için öncelikle sizi bir sınavdan geçiriyorlar.

Bu sınav nedir?

Sağlık kontrolü, köpeğinizin davranış biçimi ve köpeğinizin tepkilere karşı verdiği tepki.

Burada kısa bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Sınav esnasında oturuyoruz, Daisy benim yanımda duruyor. O sırada ne olacağını ben de bilmiyordum. Sonra arkamızda üç kişi mama kaplarını aynı anda hızla yere bıraktılar. Çıkan gürültüden korkmuştum ama benim akıllı kızım benim korkmama rağmen sadece başını arkaya çevirip baktı ve tekrar önüne döndü. Bu hareket köpeğimizin tepkisini ölçmek için yapılmıştı. Kuyruğu veya kulağı çekildiğinde nasıl tepki vereceğini ölçtüler. Top oynadılar onunla, yerlerde yuvarlandılar vs. Daisy, bunun gibi hemen hemen yetmiş seksen tane testten başarıyla geçti. Sağlıklı ve karakteri de iyi huylu olduğu için terapi köpeği olmaya hak kazandı.

Terapiler esnasında yaşadığınız birkaç anıyı bizimle paylaşır mısınız?

Daisy’nin özellikle spastik çocuklarla yaptığı terapi esnasında inanılmaz duygusal anlar yaşıyoruz. Bir terapi esnasında çocuklardan iki tanesinin omuriliğinde problem vardı. Bu çocuklar hayatları boyunca metal bir askıda yaşamak zorundalardı. Daisy, diğer bütün çocuklarla oyunlar oynadıktan sonra bu iki çocuğun yanına giderdi. Aslına bu durum çok tehlikeli. Bizden önce bir terapi köpeği yanlışlıkla böyle bir çocuğa dokunmuş ve onun acı çekmesine neden olmuştu. Onların durumları diğer çocuklara göre farklıydı, onların hiç hareket etmemesi gerekiyordu. Daisy bunu bilir gibi onların ayaklarının ucunda yatar, başını yere koyar ve sadece gözleri ile onları yakalamaya çalışırdı. Yaklaşık 5 dakika onlara hiç dokunmadan, onlarla göz göze gelmeye çalışırdı. Çocuklardan bir tanesinin adı Mike idi. İlk seansta çocuğun gözlerinden yaş geldiğini görmüştük. Daha sonraları çocuğun devamlı söylemeye çalıştığı bir şey olmuş, sürekli “Dazz… dazz…” demeye başlamış. Ailesi ya da doktorlar çocuğun ne demek istediğini anlamıyormuş. Bir gün yine terapi sonrası Daisy onun yanına gitti ve çocuk heyecanla yeniden “Dazz, dazz, dazz” demeye başladı. Sonradan Dazz derken Daisy’den bahsettiğini anlamıştık. Daisy’nin en sevdiği çocuk oydu, dakikalarca ve hatta bıraksak saatlerce aynı pozisyonda o çocukla ilgilenebilirdi.
 


(Beni mi çekiyorlar çiçekleri mi anlamadım. Adımız Papatya!!!)

Yaşlılarla ilgili ilginç anılarımız da var. Bundan birkaç sene önce yaşlılar için hizmet veren bir bakım evinde çok yaşlı ve oranın en huysuz bir çifti ile ilgilenmişti Daisy. Bu karı koca ne kendi aralarında ne de başka insanlarla bir türlü anlaşamazlardı. Hastane çalışanları dahil olmak üzere, kimse onlarla görüşmek istemezdi. İlk 7-8 seans Daisy’de onlarla iletişim kuramadı ama kızımız pes etmedi. Sonra nasıl oldu bilmiyoruz bir şekilde anlaştılar. Daisy odaları dolaşıp normal turunu tamamladıktan sonra özellikle bu çiftin odasına gider yaklaşık bir saat onlarla oyunlar oynardı. Bu aksi insanlar bir süre sonra çevrelerindeki diğer insanlarla olumlu iletişim kurmaya başladı. Merkezin müdürü de Daisy’ye bu başarısı için bir teşekkür plaketi verdi.

Daisy ile unutamayacağım dediğiniz bir anınız var mı?

Daisy yaklaşık bir buçuk yaşındaydı. Arkadaşlarımızla birlikte adada yürüyüş yapıyorduk. Daisy bir an yolun ortasından yürümek istedi. At dışkılarının kokusunu takip ederek, eğlenerek yürüyordu. O anda köşeden hızla bir at arabası çıktı ve Daisy onları bir an fark etmedi. Arkadaşımın “Daisy!” diye bağırdığını duydum. Donup kalmıştım. Eğer ona seslenirsem duracak, dönecek ve belki bana doğru gelmek isteyecekti. Oysa atlar ile arasında iki metreden daha az bir mesafe kalmıştı ve bana doğru gelirse doğrudan atların arasına girecekti. Bir anda sesim kesildi ve hiçbir şey yapamadım. Daisy başını çevirdi, atları gördü, arabanın altına girdi, takla attı ve kurtuldu. O anda manzarayı görmeliydiniz. Atlar, onu ezmemek için o kadar çok çaba harcadılar ki… Ritmik giden ayakları birden karıştı ve Daisy iki takla atıp arka tekerleğin dibinden çıktı. Daha sonra arabacı atları kenara çekti. Yanlarına gittim, onları sevdim ve teşekkür ettim. Daisy’de benim yanıma geldi ve sanki teşekkür edercesine atlarla göz göze geldi. Daisy ile yaşadığım ve asla unutamayacağım en büyük hikâyem budur. O gün onu kaybedeceğimi düşünmüş, çok korkmuştum.

Daisy şu an nerede?

Daisy şu anda Amerika’da, eski eşimle beraber yaşıyor ve hala görevine devam ediyor. Sık sık görüşüyoruz ama yine de birbirimizi çok özlüyoruz. Ondan ayrıldığım gün koluma onun fotoğrafının dövmesini yaptırdım. Böylece onu hep yanımda hissediyorum.

Daisy’nin albümünde kafasında kırmızı bir bantla bebeklerini emzirirken bir fotoğrafı var.

Evet. Daisy bir kere doğum yaptı. Böylesi güzel ve akıllı bir köpeğin soyunun devam etmesi için ve bir takım sağlık sorunlarına engel olacağını düşündüğüm için bir kez doğum yapmasını istedik. Baba seçiminde çok hassas davrandık. Çünkü Golden cinsi köpeklerde kalça çıkığı çok önemli bir sorundur. Doğacak yavruların sağlıklı olması ve daha sonra bir operasyona gerek duyulmaması için titiz davranmak zorundaydık.
 


(Babam biraz kaçık, bana loğusa bandı taktı, gelene gidene de şerbet veriyor…)

Kızımızın beş tane yavrusu oldu, onlarla da hala iletişim halindeyiz. Yavrulardan üç tanesi yurtdışında yaşıyor, iki tanesi Türkiye’de. Hepsi çok seviliyor ve çok güvenilir ailelerle beraber yaşıyorlar. Birkaç yıl önce Daisy’nin anneanne olduğu haberini aldık. İki tane torunu olmuş.

Miami’de de barınaklara gittim dediniz biraz bahseder misiniz?

Miami’deki barınaklara aslında ben barınak demiyorum. Çünkü onlar geçici ev şeklinde çalışıyor. Hepsi birer veteriner muayenehanesi gibi hizmet veriyor. Hayvanların kaldıkları yerler konforlu, bakıcıları eğitimli. Burada hayvan sahiplenmek uzun bir süreç gerektiriyor. Her önüne gelen, canının istediği bir hayvanı beş dakikada sahiplenemiyor. Hayvanları koruyan yasalar var. Burada sadece uyutulması mecbur olan hayvanlar uyutuluyor. Örneğin sağlık sorunları son derece kötü olan ve iyileşme ihtimali olmayan, acı çeken hayvanlar. Türkiye’deki gibi katliam haberlerini Amerika’da görmeniz mümkün değil.

Türkiye’de her köşe başında bir hayvan görmek mümkün, Amerika’da böyle bir şey yok. Sizce hangisi daha güzel?

Elbette her şey yolunda olsa onların bizimle beraber yaşamasını çok isterim. Ama bizim ülkemizde tablo böyle değil, bu yüzden çok üzülüyorum. Biz henüz o kadar eğitimli bir toplum değiliz. Özellikle büyük şehirlerde açlık ve sefalet hat safhada, insanlar çevresinde hayvan görmek istemiyor. Sahipli veya tasmalı kedi köpekten bile korkup kaldırım değiştiren insanlarla bir arada yaşıyoruz. Her köşe başında doğum yapmış zavallı hayvanlar, onları istemeyen, onlara işkence eden insanlar var. Bu yüzden bazen görmemek daha iyi gibi diye düşünüyorum.

Sokak hayvanları ile ilgili herhangi bir çalışmanız var mı? Sizce onlar için en kalıcı çözüm ne olabilir?

Henüz Türkiye’ye yeni döndüm. Bu konuda ciddi bir çalışma yapmak istiyorum ama şu anda her iki ülkede hayatımı sürdürdüğüm için bu pek mümkün görünmüyor. Bir süre sonra hayatım biraz daha düzene girdiğinde, yine barınaklarda yaşayan hayvanlara yardım etmeye çalışacağım.

Sokak hayvanları için en kalıcı çözüme gelince. Öncelikle hayvan sahibi olan bizlerin çok daha fazla eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu başarabilirsek sahipsiz olanlar için bir şeyler yapabiliriz. Kendi kedisini ya da köpeğini kısırlaştırmamak için sokak hayvanları ile çiftleştiren birçok insan gördüm. Bu tamamen bilinçsizlik! Bir hayvanı eve alıp dört duvar içerisine kapatmak, sadece mama ve su verip ona zaman ayırmamak, hayvan bakmak ya da hayvanları sevmek anlamına gelmez, gelmemeli. Önce bizlerin bu konuda eğitilmesi gerekir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Daisy’yi anlatma fırsatı verdiniz, bu çok keyfiliydi, teşekkür ederim. Minik Pati olarak çok güzel bir örgütlenme içindesiniz bunu görmek çok güzel. Bizlerin de sizlere bir katkısı oldu ise çok mutlu oluruz ve bundan sonra da hep yanınızdayız.
 





Tüm Pati Dostları Yazıları